MAKALE

GEŞTALT TERAPİ YAKLAŞIMI TAMAMLANMAMIŞ İŞLERİ NASIL ELE ALIR?

Bilge Kol

GEŞTALT TERAPİ YAKLAŞIMI TAMAMLANMAMIŞ İŞLERİ NASIL ELE ALIR?

Tamamlanmamış işler, kişilerin günlük hayatta veya hayatlarının bütününde yapmaya başladığı, veya yapmayı hedefleyip başlayamadığı, dolayısıyla bitiremediği işler ve hedefleri ifade eder. Tamamlanmayan bu işler, bireylerin somut olarak koyduğu hedefler olabileceği gibi, kişilerarası ilişkilerde çözüme ulaştırılmamış sorunlar, ifade edilmeyen veya “edilemeyen” duygular ve kişinin kendi içinde çözemediği veya çözmekten kaçındığı başka problemler olabilir. Ayrıca tamamlanmamış işler doyurulmamış, bitmemiş ve kişilerin hayatta takılıp kaldıkları aşamalar olarak ifade edilebilir. Kişiler geriye dönüp baktıklarında her şeyi tamamlamış olduklarını düşünseler bile genellikle öyle olmaz, çünkü bu takılmalar bir ilişkide söylenmemiş bir söz ya da kişi için farkında olmadığı ama eksik kalan herhangi bir şey bile olabilir. Tamamlanmamış işler kavramı Kurt Lewin’in Alan Kuramı’ndan temellenir. Bu kuramın iki önemli önermesi şöyledir: “İnsanlar, farklı parçaları (nesneleri) birbirinden bağımsız olarak değil, anlamlı bir bütün halinde organize ederek algılarlar.” Bu demektir ki, yaşantılarımızı parça parça değil de süreğen bir bütün olarak algılarız ve buna bağlı olarak, yaşantıları (uyaranları) bir bütün haline getirmeye çalışırız, bu da bizi ikinci önermeye götürmektedir: “İnsanlar eksik olan şeyleri tamamlama eğilimindedirler.” Bu konuda yapılan deneyler ve tüm bilimsel çalışmaların ışığında tamamlanmamış işler kavramı şöyle açıklanabilir: İnsanlar, daha önce tamamlayamamış oldukları işlerini (ihtiyaç, temas veya duygularını) tamamlama eğilimindedirler; tamamlayamamış oldukları işleri tamamlayana kadar unuTmazlar ve tamamlanmamış işlerini tamamlayabilmek için çeşitli yollar ararlar.

Kişilerin (özellikle duygusal ilişkilerdeki) meselelerini tamamlayabilmeleri için bir enerjiye ihtiyaçları vardır, bu enerjinin ortaya çıkabilmesi için de duygular yön göstericidir. Bu açıdan bakıldığında, tamamlanmamış işleri olan kişilerde var olan duygu ve enerji sürekli bir gerginliğe, bu işleri tamamlayabilmek için (o sırada nedeni bilinmeyen) bir hazır olma halinin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Bu enerji bedensel ve ruhsal olarak kişiyi yorar ve şimdi yaşananlara odaklanmaması ile sonuçlanır. Farkında olmasa da geçmişte yaşayan bu kişi, ancak eksik kalmış yaşantılarına dair duygusunu sağlıklı bir şekilde fark ve ifade edip, yaşayıp tüketirse “şimdi ve burada”ya odaklanabilir, sağlıklı ve doyum alarak yaşayabilir. Duygusal ilişkilerde yaşanan anlaşmazlıklar çatışmadan kaçınmak adına temas etmeden, yani küserek, hiçbir şey olmamış gibi devam ederek veya “temiz bir sayfa açarak” geçiştirilmeye çalışılırsa, bu problemlerle ilgili duygular fark edilmemiş, fark edilse de uygun şekilde ifade edilmemiş ve aslında sorun ele alınmamış ve tamamlanmamış olur. Utanç, suçluluk, öfke, üzüntü veya diğer duyguların “tatsızlık” olarak bilindiği ilişkilerde meselelerin geçiştirilmesi ve tamamlanmamış işler olarak kişilerde izler bırakması kaçınılmazdır. Farkında olunmayan bu izler ruh sağlığının bozulmasına, dolayısıyla büyümenin ve gelişmenin durmasına yol açar.

Tamamlanmamış işler bireyin yaşamında farklı şekillerde ortaya çıkabilir: Temas döngüsünü hatırladığımızda, bir ihtiyacın fark edilip doyuma ulaşmasını içeren ihtiyacın karşılanması esnasında kesintiye uğrayan döngü, geştaltın tamamlanmak üzere açık kalmasına yol açar. Bu da karşılanan ve fona geçip kaybolan ihtiyaçların aksine doyurulmamış ihtiyacın sürekli fonda kalmasına ve tamamlanmadığından sürekli şekil haline gelmeye çalışması ile sonuçlanır, böylece daha önceden söz edildiği gibi diğer ihtiyaçların karşılanması için gereken farkındalık ve enerjinin toplanamamasına sebep olur.

Tamamlanmamış işlerin diğer ortaya çıkış şekli ise “Sabitleşmiş geştalt”lardır. Sabitleşmiş geştalt, bireyin daha küçük bir çocukken yaşadığı travmatik ve zor olayların yarattığı olumsuz duygularla başa çıkamayıp, bu duygulara yol açan ihtiyaçlarını karşılamaktan vazgeçmesidir, bu durumda yoğun olumsuz duygular sebebiyle, ihtiyacın karşılanması için oluşan geştalt “erken” ve “uygun olmayan” bir biçimde kapanmış olur ve “sabitleşir”. Çocuk, yaşadığı yoğun olumsuz duyguların etkisinden kurtulmak için yeni davranışlar göstermeye başlar, o sırada işlevsel olan ve çocuğu o sırada çektiklerinden kurtaran davranışlar zaman içinde işlevini yitirir, kişi için sorun yaratmaya başlar ancak kişi yaşadığı sürecin de, davranışın nasıl oluştuğunun da farkında değildir. Örnek vermek gerekirse, çocukken anne-babasının evde sıkça kavga etmesine şahit olan bir çocuk bağırışmalardan, küfürden, belki de fiziksel şiddetten sıkça irkilmekte, korkmakta, evde yeniden bir kavga çıkacak diye kaygılanmaktadır. Anne-babası her konuşmaya başladığında bu korku ve kaygıyı yaşayan çocuk, bebekleri ile oyun oynarken onları doyurmakta, anne-babayı duymamak için bebeklerine ve onlara yemek yedirmeye iyice odaklanmaktadır. Bu davranış çocuğa anne ve babasının kavga ettiğini, unutturmakta, dolayısıyla olumsuz duygularını yatıştırmaktadır. Aynı çocuk büyüyüp bir genç ve ardından yetişkin olduğunda ne zaman kaygı hissetse çocuklarını (aç olmasalar bile) doyurma, ya da kendisi fazlaca yemek yeme eğilimi gösterebilmektedir. Ne zaman çok yese ya da yedirse sakinleşen kişi, “dikkat ediyorum ama kendimi yemek yerken buluyorum” benzeri şikayetlerde bulunabilir. Dolayısıyla, çocukken onu yoğun olumsuz duyguların etkisinden koruyan davranışı artık işlevini yitirmiş, hatta ona zarar vermeye başlamıştır. Sabitleşmiş geştaltlar bu örnekteki gibi işlevini ya da işlevsizliğini çoğunlukla fark etmediğimiz davranışlardır ve tamamlanmamış işlerin, fark edilmediği ve üzerinde uygun şekilde çalışılmadığı sürece insanların hayatları boyunca kendileri ile birlikte olacağını söyleyebiliriz. Geştalt Terapi Yaklaşımı’nda geçmişte yaşanan ve tamamlanamayan, çözümlenemeyen çatışmalar veya ifade edilmeyen/edilemeyen duygular tamamlanmayı beklerler ve bu süreçte yeterli güce ulaştıklarında, bireyde yoğun rahatsızlık veren endişe ve sıkışmışlık hissine, kompulsif hareketlere (sürekli yaşanan olayı düşünmek, söylenmesi gereken sözleri tekrarlamak gibi), utanç duygusuna, ve kişiye zarar veren birçok duruma sebep olur. Bunun yanında ülser, gerilim baş ağrıları, boyun ve sırt ağrısı, artrit ve astım gibi rahatsızlıkların tamamlanmamış işlerle ilgili olabileceği öne sürülmüştür.

Çok yoğun olumsuz duygulara yol açmış hiçbir yaşantı hiç yaşanmamış gibi olamaz, ancak artık kişiyi rahatsız etmeyecek, sağlıklı bir şekilde ele alınacak, hatırlanacak birer anı haline getirilebilir. Geştalt terapi bu bilgilerden yola çıkarak danışanın hazır olma durumuna göre terapi esnasında, “şimdi ve burada” uygun eşlikle yaşanarak, tamamlanmamış işlerin üzerinde çalışır. Bu çalışmalarda: Tamamlanmamış işlerin fark edilmesi, tamamlanmamış işlerle ilgili anıların yeniden yaşanarak temelindeki ihtiyaçlara ulaşılması, danışanın bunlarla ilgili duygularını ifade etmesi, bu ihtiyaçların “şimdi” karşılanabilmesi için danışana alternatif yollar ve beceriler kazandırılması şeklinde yapılmaktadır. Bu amaçlara ulaşıldığı takdirde, daha önceden belirtilen, geçmişte tamamlanmamış işler tarafından tutulan enerjinin ortaya çıkması ve kişinin yaşadığı ve yaşayacağı anlar için kullanılması mümkün olur.

Tamamlanmamış işlerle ilgili yapılan çalışmalar bireylerin yaşadıkları duyguların farkına varmaları, o duyguları uygun bir şekilde ifade etmeleri ve bunun sorumluluğunu almalarının tamamlanmamış işlerin tamamlanmasına yardımcı olduğu, böylece kişilerin büyüme ve gelişmelerinin sağlanabileceğini göstermiştir. Yaşlı bireylerle yapılan bir çalışma, kişilerin özellikle duygularını ifade etmelerini desteklemeyen bir kültürde tamamlanmamış işler ile ilgili çözümlemelere ulaşmalarının yaşamlarının son bölümünde büyüme ve gelişme adına olumlu bir adım olduğunu ortaya koymuştur. Bir başka çalışma ise, hayatlarındaki önemli bir kişi ile tamamlanmamış işlerini tamamlayan danışanların, tamamlamayanlara göre kendilerine sıkıntı veren belirtilerle, kişilerarası problemlerle, ve diğer şikayetleriyle başa çıkmada daha başarılı olduklarını, ayrıca kendileriyle olan temaslarının daha güçlü olduğunu göstermiştir.